Neden Oyun Oynarız?

28 Eylül 2024

Yorgunsam ve evin olağan gürültüsü beni artık rahatsız etmeye başlamışsa oğluma, "Hadi, artık sen odanda biraz oyna..." derken buluyorum kendimi. (Eskiden kızıma da derdim ama artık o büyüdü ve odasından pek çıkmıyor.) Oğlum genellikle pek sorgulamadan önerimi kabul ederek odasına gidiyor. Önünden geçerken göz ucuyla gördüklerimden anladığım kadarıyla oyun adı altında çoğunlukla saçma sapan şeyler yapıyor. Saçma sapan dediysem, onun hakkında yanlış bir intibaya kapılmanızı istemem. Oğlum altı yaşında ve yaşının getirdiği gelişmiş bir hayal gücü var. Uçan traktörler, yürüyen tren yolları, konuşan bir sılaym (slime)  ya da dıkş dıkş diye birbiriyle savaşan Lego adamlar bu oyunlarda kendilerine yer bulabiliyorlar. Oğlum neden bunları yapıyor? Elindeki nesneleri kendi sesiyle seslendirerek ve bunu yaparken de dış dünyadan neredeyse tamamen sıyrılarak ne yapmaya çalışıyor? Gerçek hayatta bunlar ne işine yarayacak?

 

Evet, sevgili okuyucularımız... Bu yazımızda oğlumun ve diğer çocukların oyun oynayarak ne yaptıklarını birlikte anlamaya çalışıyoruz. Dilerseniz yalnız başına oynanan oyunlar ile başlayalım.

 

Tahmin edebileceğiniz üzere, yalnız oynamak en başta çocuklarda kendine güveni ve yaratıcılığı artırıyor. (1). Tek başına oynayan çocuklar, dişçide sıra beklerken, restoranda yemeğin gelmesini beklerken ya da etrafta sadece büyüklerin olduğu misafirliklere gittiklerinde daha az sıkılıyorlar. Zihinleri onlara fiziksel ya da hayali nesneler hakkında hikayeler kurguluyor ve bununla saatlerce meşgul olabiliyorlar. Kendi başına oynayan çocuklar, yalnızken de eğlenmeyi öğreniyorlar ve bu sayede mutlu olmak için başkalarına ihtiyaçları kalmıyor. Her an yanlarında onları eğlendirecek birilerinin olmaması onları kendilerine daha çok güvenen bireyler haline getiriyor. Aslında böyle bakınca yalnız kaldıklarında kendilerine başka hayali oyun arkadaşları oluşturabilme yeteneği kazanıyorlar diye de düşünebiliriz. Çünkü aslında yalnız kalmıyorlar; sürücüsüz bir arabayı konuşturup onun söylediklerinden etkileniyor, diğer sürücüsüz kamyonet ile onu kavga ettiriyorlar. Belki etrafımızda kimse yokken içimizde duyduğumuz ve bizim sesimiz olarak adlandırdığımız ses o günlerde ortaya çıkıyordur... Bir dakika. Siz de içinizde ses duyuyorsunuz, öyle değil mi?

 

Yaratıcılığın bir alt kümesi olarak hayal gücü de yalnız başına oynamakla oldukça gelişiyor. Az evvel oğlumun saçma sapan oyunlar oynadığından bahsetmiştim. Biraz da kendimden bahsedeyim de, oğlum büyüyüp de bunu okuduğunda benim de saçmalıkta ondan altta kalır yanımın olmadığını görsün. Benim, oğlumun sahip olduğu kadar oyuncağım olmadı çocukluğumda. Ama evimize alınan müzik seti ve rahmetli Kayahan'ın, kapağı hala gözümün önünden gitmeyen "Yemin Ettim" albümünün CD'si (tek CD'mizdi) ile Dünya'yı yok olmaktan yüzlerce kez kurtardım. O CD'yi son anda müzik setinin kapanmakta olan kızağına koyduğumda önemli bilgiler yükleniyor ve Dünya kurtuluyordu. Mütevazı olmayacağım... Şu an bu yazıyı okuyabiliyorsanız, bu benim çocukken yaptığım kahramanlıklar sayesindedir. Dünya'yı kurtardıktan sonra televizyon kumandası görünümündeki uzay gemime atlayıp evime dönüyordum. O zamandan bu zamana bende çok şey değişmedi. Hala gece gündüz fark etmeksizin ara ara hayal kuruyor ve kendi kendime eğleniyorum. (Hayal kurarak üç yüz küsür sayfalık bir roman yazmış olduğumu sitemizin hesabından duyurmuştuk. Bir de burada bahsetmiş olayım. Romanlarım devam edecek...)

 

Yalnız oynamanın bir diğer faydası ise çocuklarda güçlü bir bağımsızlık duygusu geliştirmesidir. Her zaman başka bir kişi veya bir grup insanın etrafında olmak zorunda olmadıklarını anlarlar. Kendi başlarına da elbette var olabilirler. (Ludeto ergo sum: Oynuyorum, öyleyse ben benim) Ebeveyn olan okurlarımız da teyit edecektir. Kendi kendine oynarken sakin, uslu, melek gibi olan bazı çocuklar arkadaşları ile oynarken oradan oraya saniyeler içinde koşan, atlayıp zıplayıp yerlerde yuvarlanan çocuklara dönüşebilirler. Bu gayet normaldir zira arkadaşlar oynamak çocukları enerjilendirirken, kendi başlarına oynamak onlara bir sakinlik, huzur hissi getirir. Bu ikisinin bir denge içerisinde olması önemlidir. Sürekli dışarıdan bir etken (arkadaş, anne, baba, tablet, telefon,...) ile vakit geçiren çocuklar bunlara bağımlı olurlar. Çocukların günün uyku hariç bir bölümünde tek başlarına vakit geçirmeleri çok sağlıklıdır. (Bu konuyu bir başka yazımızda biraz ele almıştık.)

 

Çocukların yalnız oynamalarının en önemli faydalarından biri de onları okula hazırlamasıdır. Sizin her an onların yanında olmayacağınızı, bazen yalnız da kalabileceklerini görürler. Gördüğünüz gibi sevgili okurlarımız, yalnız oyun, bu bağlamda adeta bir tek başına kalma simülasyonudur.


Gelelim, arkadaşlar ile oynanan ve yukarıdaki benzetmeden hareket edecek olursak bir nevi gerçek hayat simülasyonları olarak adlandırabileceğimiz, rekabet içeren oyunlara.

 

Beden eğitiminin çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de ne kadar önemli olduğu hepimizin malumu. Oyun ise erken dönemde çocukların her şeyi muhteşem bir hızda öğrenmelerini sağlayan bir mucize yöntem. Bu nedenle ilkokullarda beden eğitimi dersinin merkezine oyun alınmıştır. Oyunla çocuklara kişisel gelişim, stratejik düşünme ve problem çözme yetenekleri kazandırılmaya çalışılır. Çocuklar, bu oyunlarda hem bedenlerini koordine etmeyi hem de oyun esnasında hızlı karar vermeyi öğrenirler.

 

Neler bu oyunlar? Saklambaç, yakar top, üç taş, yedi kiremit (ya da tombik deniyormuş, ben yeni öğrendim), körebe, istop, seksek, birdirbir, uzun eşek... Mesela saklambacı düşünelim. Benim oyundaki kişi sayısı eksi bir (n-1) tane muhteşem saklanma yerim olurdu. Yumanın daha önce saklandığımı görmediği bir yere saklanırdım hep. Şahane bir strateji. Ama zamanla çok sıkıcı oldu. Bakıyorum, kim yumuyor görüyorum. Nereye saklanacağım belli. Oraya saklanıp çay içene kadar çıkmıyorum. Sadece benim için değil, herkes için sıkıcı hale gelince de bırakmak gerekti bu yöntemi. Bu stratejiyi uygulamak da, bırakmak da çocuk aklımın kararıydı. Oyun oynarken gerçek hayatta olduğu gibi sonuçlarından etkilendiğiniz kararlar almak zorunda kalırsınız.

 

 

Bu doğrultuda bir de körebeyi ele alalım. Daredevil'daki gibi yalnızca duyarak etrafta olan biteni anlamayı gerektiren muhteşem bir oyun değil midir körebe? Ebe olmayan çocuklar da bu oyunda kendilerinden daha zor durumdaki kör bir kişiyi ortalarına alıp onu kandırmayı ve çaresizce onlara tutunmaya çalışan zavallı birine gülmeyi öğrenirler. Bu tam doğru bir ders olmadı. Şöyle söylemek daha doğru olacak. Ebe olmayan çocuklar bir gün kendilerinin başına da aynı şeylerin gelebileceğini düşünerek merhametli olmayı öğrenirler desek daha doğru olur.

 


Bir başka oyun ile devam edelim. Mesela uzun eşek kadar takım olma duygusunu geliştiren ve karşı takımdaki en zayıf halkayı takımca yok etmeyi öğreten başka bir oyun bilmiyorum. Zayıf halkalarını bilen takımlar onu korumak için onu uzun ve kuvvetli iki kişinin ortasına alırlar. Rakip takım da bu iki tepenin ortasında kalan bir nevi yeşil vadiyi andıran verimli vadiye üst üste dört kişi çıkabilmek için plan yaparlar. "Çattı pattı kaç attı?" sorusunun cevabını ebe olan takımın en öndeki oyuncusuna alttan parmakları ile gösteren o koca yürekli yastıklar şu an belki de ihaleye fesat karıştırıyor olsalar da o zamanlar geliştirdikleri adalet duygusunun hayatlarında onlara yol gösteren bir ışık olduğunu bilmemiz gerekiyor.


İp atlama ve seksek erkeklerin sadece belirli bir yaşa kadar dahil olabildiği ama sonra kendi cinslerinden arkadaşları tarafından dalga geçmek suretiyle bu oyunlardan uzaklaştırıldıkları oyunlardır. Denge ve koordinasyon geliştiren bu oyunların yerine erkekler futbolu, basketbolu koyarlar. Takımlı olduklarında her ikisi de benzer amaca hizmet ederler. Köşe kapmaca da aslında erkekler tarafından çok tercih edilmeyen bir oyun olsa da, yaş itibariyle aşık olmaya oldukça yatkın erkekler, sevdiklerinin ellerini kısa süre de olsa tutabilmek için bu oyuna sevinçle dahil olurlar. İp atlama ve seksekin aksine bu oyunu oynayan erkekler ile dalga geçilmez. Hatta teşvik edilir.

 

Sonuç olarak sevgili okuyucularımız, oyunlar, çocukların hem bedensel hem de zihinsel gelişiminde çok önemli bir rol oynar. Kişisel gelişim, sosyal bağların güçlendirilmesi, eğitim, stres kontrolü gibi birçok alanda fayda sağlarken aynı zamanda çocukların enerjilerini doğru şekilde yönlendirmelerine de yardımcı olur. Ayrıca, bu oyunlar çocuklara iş birliği, sorumluluk ve takım çalışması gibi önemli beceriler kazandırarak onların gelecekteki yaşamlarında da kalıcı etkiler bırakır.

 

Bir sonraki yazımıza kadar kendi halinde oynayan çocuklarınızı rahatsız etmeyin; sıkıldıklarını söylediklerinde de onları dışarı çıkıp arkadaşları ile oynamaları konusunda teşvik edin çünkü sürekli bir şeyler izlemeleri sizin biraz kafa dinlemenize yarasa da uzun vadede çocuklarınıza zarar verir sevgili okuyucularımız.


(1) The Power of Play: A Pediatric Role in Enhancing Development in Young Children | Pediatrics | American Academy of Pediatrics (aap.org)


Bonus:

Çocukların yanında yetişkinler olarak bizler de, özellikle rakipli oyunlar oynuyoruz. Böyle oyunlar yüzyıllardır insan kültürünün ve toplumunun ayrılmaz bir parçası. Satranç, go, tavla, senet gibi antik masa oyunlarından modern video oyunlarına kadar, oyunlar hala hayatımızın önemli bir kısmını kaplıyor. Aşağıdaki fotoğraflarda bu oyunlarda geçmişte kullanılan eşyalardan bazılarını bulabilirsiniz.

İnsan Kemiğinden Yapılmış Zarlar (MÖ:3000)


British Museum'da Sergilenen Afrika Kökenli bir Mangala Tahtası



Türk Zeka Oyunu Olarak Satılan Ama Afrika'da MÖ 6000 Yılında da Oynanan Mangala



MÖ 1300 Yılına Ait Mısır Oyunu Senet Oynayan Birinin Resmi



Senet Oyunu Tahtası ve Taşları (Biraz Tavlaya Benzeyen Bir Oyun)



Yorum yazmak için giriş yapın.
Giriş Yap
rolex hulk production tag heuer calibre 17 replica louis vuitton replica bags panerai flyback 1950 breitling navitimer world a24322 replica handbags uk perfectwatches rolex sea dweller models replica hermes g shock watches price in india omega seamaster orange rubber strap replica chanel rolex day date ii history omega homage watches fendi replica