Renklerin Adları Nereden Geliyor?

03 Şubat 2024

"Crimson King", yani "Kızıl Kral" ilk önce bir şarkıda çıkmıştı karşıma yıllar evvel. Bu şarkıda geçen bu ifade aynı zamanda bunu çalan grubun isminin de farklı sıra ile söylenmesi ile elde ediliyordu: "King Crimson". Sonra Stephen King'in "Kara Kule" kitaplarında karşıma çıktı "Crimson King". Hiç düşünmeden okudum, dinledim, öyle geçti zaman. Ancak aradan onca zaman geçtikten sonra daha sadece birkaç hafta önce "crimson" kelimesi ile "kırmızı" kelimesinin ne kadar da birbirine benzediğini düşündüm; bu yazımız da buradan çıktı sevgili okuyucularımız. Crimson ile başlayıp diğer renklere uzanmaya çalışacağız bu yazımızda:

Kırmızı: Akdeniz'de yetişen kırmız meşesinin üzerinde bulunan kırmız böceklerinin kabuklarından elde edilen renge kırmızı denmez de ne denir sevgili okuyucularımız? Bu rengin kökeninin en başta Sanskritçe "Krmz-ja" gibi bir kelimeden geldiği biliniyor. Bu kelimeyi doğrudan dilimize çevirmiş olsaydık, kırmızıya kırmızı yerine "kurtçuktan-yapılma" diyor olabilirdik. Öyle dememiş olduğumuz için ben şahsen mutluyum. Sanskritçe konuşan Hintliler bu konuda ne düşünüyorlar bilmiyorum ama 5000 yıl kadar bir süredir bu kelimeyi söyleye söyleye sözcük iyice anlamını yitirmiş olabilir.

Bu kelimenin kökeni ile ilgili olarak bir sav daha var: Eski Türkçe'de ateşe "kormiz" dendiği ve ateş ya da kor rengi olarak kırmızının kökeninin Türkçe olabileceği söyleniyor. Yaptığım araştırmada ateşe eski Türkçe'de "kormiz" dendiğine dair herhangi bir kaynağa rastlamadım. Ateşe, koz ya da köz dendiğini biliyoruz ancak "kormiz" kelimesi, yalnızca bu savı birbirinin kopyası olarak içeren birkaç sitede geçen bir kelime. Bu sebeple biz sipagetti olarak duruşumuzu Sanskritçe kökenden yana alıyor ve diğer rengimize geçiyoruz.

Mavi: Araplar kendi dillerinde maviye "azraq" demişler. İspanyollar da hatta onlardan  "azure" olarak bunu almışlar. Bir tespite göre -ki ben de buna katılıyorum- araplar mavi rengi tarihi MÖ 2500'lere kadar uzanan Ajrakhpur kasabasının meşhur Ajrakh kumaşlarından görmüş olmalılar. Bu kumaşın rengi ile aynı renkte anlamında azraq demişlerdir diye düşünüyorum.

 

Ancak bize bu rengin ismi Arapça "su"dan gelmiş. Suyun, Arapça'da  "ma" olduğunu bulmacasever okuyucularımız hemen bilecektir. Biz mavi renge "su rengi" (ma-i) demeyi seçmişiz. Çok da güzel yapmışız. Kendi dilimizin öz varlığı olan "gök" ve "çakır"ı da kaybetmemişiz; tutmuşuz ve özel durumlarda ya da mavinin tonunu daha bir güzel vurgulamak için kullanmışız.

Yeşil ve Sarı: Bu iki rengi beraber ele alacağım çünkü ikisi de öz Türkçe ve aynı şeyin farklı hallerini tanımlıyorlar. Yeşil, "yaş"tan geliyor ve yaş yani diri otların rengini anlatıyor. Stepin ortasında yaşayan atalarımız yaş otları "yaşıl" diye, soluk olan sararmış otları da soluk anlamında "sarığ" diye betimlemişler. Bizler de bunu sürdürmüşüz.

Ek Bilgi: Araştırırken öğrendim. Kaşgarlı Mahmud yazmış: "Açık sarı"ya da "sap sarığ" dermiş atalarımız. Biz şimdi pekiştirme gibi kullanıyoruz.

Araştırmamızda bazı kaynaklarda "yeşim" kelimesinin de "yaş"tan geldiği; zaten yeşil olan bu taşın da benzer şekilde isimlendirmiş olduğu söyleniyor. Fakat ben bu görüşte değilim. Yeşimin Arapçası yaşumu, Farsçası yeşm, eski Farsçası yaşp, İbranicesi yaşpe, Akatçası yaşpu. Bu coğrafyada aşağıdaki taşa yeşim deniyor yani. Ama yeşille ilişkilendirenler de çok haksız değil. Aşağıdaki fotoğrafa dikkatli bakarsanız ormanın yeşilini içine hapsettiğini siz de görebilirsiniz.

Siyah: Bu kelimeyi aynen Farsça'dan almışız; eski Türkçe'de "kara" kelimesi kullanılıyormuş sadece. Farsça, bu bölgeye gelmemizle birlikte yavaş yavaş dilimize sirayet etmeye başlamış. Bir süre sonra "kara" yerine "siyah" der olmuşuz. Ancak bu dilimize nispeten yeni giren kelime, yüzyıllardır kullandığımız "kara"nın bütün anlamlarını içerememiş:

Bahtınız kara olabilir, gözünüz kara olabilir, duyduğunuz haber kara olabilir, dostunuz kara günde yanınızda olmamış olabilir, kara kara düşünüyor olabilirsiniz, birisini kara listeye almış olabilirsiniz, gördüğünüz bir çocuk kara kuru olabilir, karalar bağlamış olabilirsiniz, laf anlatmaya çalıştığınız kişi kara cahil olabilir, kara kış çok şiddetli bastırmış olabilir, kara sevdaya tutulmuş olabilirsiniz... ama bunların hiçbiri siyah olamaz.

Siyah dilimize renk adı olarak girmiş ve öyle kalmış gözüküyor. "Kara"nın yerini tamamıyla alması da pek mümkün görünmüyor.

Beyaz: Arapça yumurta anlamına gelen "bayd" kelimesinden geliyor. Yumurta ile beyaz arasında nasıl bir ilişki var? Süt olsa neyse.. diye düşünürken eski yazılarımızdan biri hatırıma geldi ve bir araştırma yaptım. Arap tavukları genelde beyaz kulak memeli olduklarından, yumurtaları da beyaz oluyormuş.

Fakat tek sebep bu olmayabilir. Çünkü benzer bir yumurta-beyaz bağlantısını Latin'ler de kurmuşlar. Albus, beyaz demekken, albumen yumurtanın beyazı demek. (Bkz. Albus Dumbledore + İlgilisine Alaka: Gandalf the White). Yani en nihayetinde yumurtanın pişmiş akı da gayet bir beyaz tezahürü olabilir ve beyaza ismini vermeye hak kazanabilir diye düşünüyoruz.

Siyah ve Beyaz Hakkında Bonus: Kara aynı zamanda kuzey demek Eski Türkçe'de. Karayel, kuzeyden esen rüzgar bu nedenle. Akyel peki ne demek olabilir bu durumda? Evet... güneyden esen rüzgar tabi ki. Şimdi daha önce düşünmemiş olabileceğiniz bir bilgi geliyor. Hazır mısınız? Karadeniz ve Akdeniz! Bir aydınlanma geldi, öyle değil mi? Sipagetti olarak aydınlatmak şiarımız.

Pembe: Pembe, Farsça pamuk anlamına gelen pambuk ya da panbe kelimelerinden geliyor. Pamuğu ve pamuk çiçeğini bilmeyebileceğini düşündüğümüz siz değerli okuyucularımız için size pamuğun yaşam döngüsünü izleyebileceğiniz aşağıdaki videoyu... hazırladık demek isterdim ama hazırlamadık, bulduk. Bu videoyu izlediğinizde "Pamuk beyaz olur, pembe ne alaka?" gibi sorularınız son bulacak.

Mor: Böğürtlen anlamına gelen Ermenice morm, Yunanca moron ya da Latince morum kelimelerinden geldiği düşünülmektedir. Aşağıdaki resimde böğürtlenin farklı aşamalarda aldığı renkler görülebilir. Biz son halini renk ismi olarak seçmişiz.

Bej: İçinde "J" barındıran diğer pek çok sözcük gibi bej de Fransızca'dan dilimize girmiş. Anlamı "doğal boyanmamış yünden yapılmış kıyafet" demek. Bu mevzubahis yün de aşağıdaki gibi gözüküyor. Bu tarz kıyafet Fransa'dan dünyaya yayılmış olsa gerek ki bizim dilimizde ve diğer pek çok dilde beje bej deniyor. Aşağıdaki bağlantıda hangi dillerde nasıl söylendiğini dinleyebilirsiniz.

https://www.collinsdictionary.com/us/dictionary/french-english/beige

(Çince'sini dinlemeyi son bırakın lütfen.)

Türlü kaynaklardan faydalanarak sizlere en doğru bilgiyi aktarmaya çalıştığımız bir yazımızın daha sonuna geldik sevgili okuyucularımız. Tüm renkleri bu yazımızda listeleyemedik çünkü yukarıda yazdıklarımız kadar ilginizi çekeceğini düşündüğümüz tespitlerimiz olmadı diğer renkler hakkında. Ancak sizlerden araştırmamızı ya da eklememizi istediğiniz yeni bilgiler gelirse bu yazının altına ek yapabileceğimizi düşünüyoruz.

Bir sonraki yazımıza kadar hayatınızdan renkler eksik olmasın.


Yorum yazmak için giriş yapın.
Giriş Yap
rolex hulk production tag heuer calibre 17 replica louis vuitton replica bags panerai flyback 1950 breitling navitimer world a24322 replica handbags uk perfectwatches rolex sea dweller models replica hermes g shock watches price in india omega seamaster orange rubber strap replica chanel rolex day date ii history omega homage watches fendi replica